Tahkim anlaşması tarafların, aralarındaki bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşmadır.

Türk hukuk sistemi altında bir tahkim anlaşmasının geçerli olup olmadığını değerlendirirken uygulama alanı bulabilecek kanunlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”), 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) ve 3731 sayılı Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki New York Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun olarak sayılabilir.

Tahkim yerinin Türkiye olduğu ve yabancılık unsuru taşımayan uyuşmazlıklar hakkında HMK’nin “Tahkime elverişlilik” başlıklı md. 408 hükmü ile “Tahkim sözleşmesinin tanımı ve şekli” başlıklı md. 412 hükmü; yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya MTK hükümlerinin uygulanmasının taraflar ya da hakem veya hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklar hakkında MTK’nin Tahkim Anlaşması başlıklı ikinci bölümünün “Tanımı ve şekli” başlıklı md. 4 hükmü; yabancı hakem kararlarının tanınması ve icrası hakkındaki uyuşmazlıklar bakımından 3731 sayılı Kanun ile onaylanan New York Sözleşmesi’nin II. Madde hükmü uygulanabilir hale gelmektedir.

Anılan hükümler neredeyse bire bir aynı cümlelerle bir tahkim anlaşmasının geçerliliğinin hangi özel şartlara tabi olacağını belirlemektedir. Buna göre, tahkim anlaşmasının geçerli olması için (i) tahkim iradesi, (ii) yazılı şekil, (iii) tahkime elverişlilik ve (iv) belirlilik veya belirlenebilirlik bakımından geçerlilik unsurlarının sağlanması gerekir.

İlk olarak, tahkim anlaşmasına taraf olan kişilerin uyuşmazlığı hakem veya hakemler önünde çözme iradesinde olduğunun şüpheye yer vermeyecek biçimde anlaşılması gerekir. Bu cümleden anlaşılması gereken, tahkim anlaşmalarında kullanılan ifadelerin kesin ve net olması gerekliliğidir. Yoksa örneğin uyuşmazlığın çözümünde hem hakemlere hem de mahkemelere yetki veren bir tahkim anlaşmasının geçerliliğinden söz edilemez. Uygulamada bu tip tahkim anlaşmalarına “patolojik tahkim şartı” denir. Uyuşmazlık halinde taraflardan yalnızca birinin tahkime başvurabileceğinin düzenlendiği bir diğer örnekte de kural olarak tahkim anlaşması geçersiz olacaktır. Bunlara ise “asimetrik tahkim şartı” denir.

İkinci olarak, tahkim anlaşması yazılı olarak yapılmalıdır.  Yukarıda anılan hükümlere göre, yazılı şekil şartının yerine getirilmiş sayılması için, tahkim anlaşmasının taraflarca imzalanmış yazılı bir belgeye veya taraflar arasında teati edilen mektup, telgraf, teleks, faks gibi bir iletişim aracına veya elektronik ortama geçirilmiş olması ya da dava dilekçesinde yazılı bir tahkim anlaşmasının varlığının iddia edilmesine davalının verdiği cevap dilekçesinde itiraz edilmemiş olması gerekir. Asıl sözleşmenin bir parçası hâline getirilmek amacıyla tahkim şartı içeren bir belgeye yollama yapılması hâlinde de tahkim sözleşmesi yapılmış sayılır.

Üçüncü olarak, tahkim anlaşmasının konusunun tahkime elverişli olması, yani tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri konularla ilgili olması gerekir. Bu cümleden olarak, devletin yargı yetkisini bireylerle paylaşmadığı idari yargı ve ceza yargılamaları gibi hususlar bakımından yapılan tahkim anlaşmaları geçersizdir. Bunun yanında, kamu düzenini ilgilendiren özel hukuku uyuşmazlıklarında da (taşınmazların aynına ilişkin uyuşmazlıklar gibi) tahkim anlaşması yapılamaz.

Dördüncü olarak, tahkim anlaşmasının konusu bakımından özellik arz eden bir diğer nokta ise anlaşmanın konusunun belirli veya belirlenebilir olması gerektiğidir. Burada örneğin mevcut bir sözleşme hakkında ileride çıkabilecek tüm uyuşmazlıkların belirlenebilir nitelikte olduğunu vurgulamak gerekir. Buna karşın, taraflar arasında o an mevcut olmayan bir hukuki ilişkiden doğacak uyuşmazlıkların hakem heyeti önünde çözülmesine yönelik genel geçer bir tahkim anlaşması yapılamayacağı söylenebilir.

Son olarak, tahkim anlaşmasının geçerliliği bakımından aranan yukarıdaki özel şartların yanında, anlaşmanın borçlar hukuku anlamında genel geçerlilik şartlarını taşıması da gerekir.

İşbu bilgi notundaki değerlendirmeler herhangi bir hukuki kanaat niteliğinde değildir. Bu değerlendirmelerden ötürü Astra Hukuk Bürosu’na herhangi bir sorumluluk atfedilemez. Bilgi notunun konusu hakkında detaylı bilgi ve profesyonel destek almak için ekibimizle iletişime geçilmesini tavsiye ederiz.